Herkesin bildiği gibi ister apartman olsun ister devasa gökdelen ister başka bir şey, bazı projeler zamanında bitirilmez. Aylar hatta yıllar süren inşaatlardan sonra bu projeler tamamlanır ya da yarım bırakılarak çürümeye terk edilir.
Fakat bazı projeler var ki mali ya da siyasi sebeplerden dolayı sadece tasarım olarak kaldı. Hiç inşa edilmemiş son derece ilginç mega projelerle karşınızdayız.
Bu proje inşa edilseydi insanlar karşıdan karşıya gökdelenler arasındaki bir yoldan geçebilecekti.
Oldukça iddialı olan The Copenhagen Gateway isimli proje, Danimarka’da bulunan Kopenhag şehrinin iki yakasını birbirine bağlayacaktı. İki gökdelen arasında insanların şehrin muhteşem manzarasını seyrederken, cam duvarlı açıklık boyunca bisikletle ya da yürüyerek karşıya geçebilecekti.
İlk kez 2008’de ortaya atılan fikir uzun yıllar tartışıldı ve 2015 yılında iptal edildi. İptal edilmesinin nedeni ise yetkililerin insanların bu yolu kullanmayacağına inanmasıydı. Yani yetkililere göre insanlar yukarı çıkıp yürümek yerine limanın etrafında dolanmayı daha çok tercih edeceklerdi.
Londra’nın en işlek caddesine bir de böyle bakın.
1960’larda Londra’da toplu taşıma kullanımı azalmış ve şehirde trafik artmaya başlamıştı. Trafiği azaltmak, insanları toplu taşımaya yönlendirmek isteyen yetkililer, fotoğrafta gördüğünüz şekilde bir monoray projesi düşündü.
Piccadilly ve Oxford Sirkleri’ni birbirine bağlayacak olan Regent Caddesi’ndeki monoray için yapılan planlar, yolları oluşturan güzel, zarif binaların manzarasını engelleyeceği düşüncesiyle iptal edildi.
Fatih, gemileri karadan yürüttü; Ron Herron ise şehri yürütmek istemiş.
İngiliz deneysel mimarlık kolektifi Archigram’ın üyesi Ron Herron tarafından çizilen bu proje, Soğuk Savaş dönemindeki tehditlere karşı korunmak için tasarlandı. Aynı zamanda projenin kıyamet sonrası hayatta kalan toplulukları koruyacağına da inanılıyordu.
Yukarıdaki video, projenin ayrıntılı çizimlerine dayanan ve günümüze uyarlanmış bir versiyonudur.
Yürüyen gemi şeklinde tasarlanan seyyar yerleşim yerleri, daha güvenli bölgelere ve kaynaklara ulaşarak yeniden yerleşik hayata geçmeyi bir diğer deyişle şehir kurmayı kolaylaştıracaktı. Ancak filmlerde görebildiğimiz bu proje hiç hayata geçmedi.
Fanus şehir Manhattan.
Buckminster Fuller’ın tasarladığı ve Dome Over Manhattan adını verdiği proje, iki nehir arasında kalan 21’inci Cadde’den 64’üncü caddeye kadar uzanıyordu. Bu bölgede yaşayan sakinler için kontrol edilebilir bir ortam sağlanmak isteniyordu.
Havayı düzenleyerek, kirliliği de azaltması planlanan jeodezik kubbe; özel yapısı sayesinde şehri kışın ısıtacak, yazın soğutacaktı. Proje oldukça büyüleyici olsa da hayalden öteye geçmedi. Bunun en büyük sebebi ise artacak olan giderlerin bölge halkı tarafından karşılanamayacak olmasıydı.
Şehrin ve nehrin üzerindeki ‘rüya havaalanı’.
New York için asla gerçekleşmeyen birçok plan arasında, şehrin ortasında ve nehir üzerinde bir havaalanı inşa etmek de vardı. 24. Cadde’den 71. Cadde’ye, 9. Cadde’den Hudson Nehri’ne kadar en az 144 blok bulunuyor. Bu havaalanı, caddelerin dolayısıyla da binaların ve nehrin yaklaşık 70 metre üstünde yer alacaktı.
1946 yılında tanıtılan projede ayrıca gemilerin demirleyebileceği iskeleler ve rıhtımlar da yer alacaktı. Ancak projenin bir rüya olarak kalması kaderinde vardı çünkü sadece proje aşamasındaki yapı değeri yaklaşık 3 milyar dolardı.
‘Dünyanın başkenti Cermanya’.
Adolf Hitler, 2. Dünya Savaşı’nı kesin kazanacağını düşündüğü için Berlin’i Welthauptstadt Germania‘ya (“Dünya Başkenti Cermanya”) dönüştürmeyi planlıyordu. Mega proje, 1930’larda Nazi Almanyası’nın mimarlarından olan Albert Speer tarafından tasarlandı.
Projede hedeflenen şey Berlin’in merkezindeki çoğu binayı yıkıp yerine devasa bir saray ve ihtişamlı bir cadde inşa etmekti. Savaşta istenilen sonucun elde edilmemesi ve sonrasında yaşananlardan dolayı projenin tamamı hayata geçirilemedi ancak 1937-1943 yılları arasında küçük bir bölümü inşa edilebildi.
Galiba şehrin ve nehrin üzerine havaalanı inşa etmek o zamanlar modaymış.
1934’te planlanan Westminster Şehir Havaalanı, Lambeth Köprüsü’ne kadar uzanacaktı ve Westminster Sarayı’nın hemen yanında Thames Nehri’nin iki yanında yer alacaktı. Pist yalnızca tek pervaneli uçakların inebileceği kadar uzunluğa sahip olacaktı.
Yakıt istasyonu ve hangarlar pistin altında yer alacak, aynı zamanda yapının yerden yüksekliği de gemilerin geçebileceği yükseklikte olacaktı. Mega proje istenilen yere inşa edilemedi fakat 1987’de tamamlanan Londra City Havaalanı şeklinde hayata geçti.
Arcade Demiryolu, New York, ABD
New York’un ilk metro projesi 1867’de mühendis Egbert Ludovicus Viele tarafından çizildi. ‘Arcade Demiryolu’ olarak adlandırılan mega proje hayata geçseydi şehrin yolları demiryolları olacak, vagonlar ve yayalar için ise yükseltilmiş kanopiler inşa edilecekti. İşletme sahipleri, satışlara zarar vereceğini ileri sürerek bu fikre karşı çıktılar ve plan bir kenara atıldı.
Askıda giden motorlu demiryolu, San Francisco, ABD
Bu ilginç projenin ana noktası, Central Tower ofis binası ile Oakland Belediye Binası arasında yolcu taşıyan puro şeklindeki çelik arabalardı. Bugün demiryolları için hala alışılmadık bir fütüristik tasarım olan arabalar, 4 metre yükseklikte inşa edilmiş bir raydan sarkacaktı.
Planlara göre her biri 100 kadar yolcu taşıma kapasitesine sahip olan ve saatte 160 km hızla gidebilen arabalar elektrikli motora sahipti. İcadın, zamanın buharla çalışan yavaş feribotlarından başka ulaşım aracı olmayan San Francisco ve Oakland arasında gidip gelenler için çok zaman kazandıracağına inanılıyordu. Yetkililer projeyi çok beğenmişti ancak proje, tasarımdan öteye gidemedi.
Bu şehir inşa edilseydi dünyanın en uzun yapısı olacaktı.
Illinois Sky City veya kısaca The Illinois, Amerikalı mimar Frank Lloyd Wright tarafından 1957 tarihli A Testament adlı kitabında tasarlandı ve uzunluğunun 1.600 m yüksekliğinde olması düşünülüyordu.
Chicago’da inşa edilmesi amaçlanan tasarım, brüt 1.715.000 m² alana yayılacak ve 528 kattan oluşacaktı. Ayrıca 15.000 araba ve 100 helikopterlik park yeri olacağı açıklanan mega proje hiçbir zaman hayalden öteye geçemedi.
Bonus: Leonardo da Vinci’nin tasarımı kabul edilseydi bugün Galata Köprüsü böyle görünecekti.
Leonardo da Vinci’nin İstanbul için bir köprü planı vardı. İtalyan dahi, dönemin padişahı II. Beyazıt’a bir mektup yazmış ve İstanbul’a köprü yapmak istediğini söylemişti. Ancak bu mektup, ne yazık ki karşılık bulamadı. Da Vinci’nin tasarladığı köprü açılabilir bir yapıya da sahip olacaktı.
Bonus 2: Sultan II. Abdülhamit döneminde, İstanbul Boğazı’nın üzerine inşa edilmek istenen Cisr-i Hamidi (Hamidiye Köprüsü).
1900 yılında Fransız mühendis F. Arnodin tarafından tasarlanan boğaz köprüsü projesinde Eyfel Kulesi’nin yapıldığı çelik teknolojisinin kullanılması hedefleniyordu. Denizden yüksekliği yaklaşık 50 metre olacak köprünün üstünde tren, araba ve yaya yolu bulunacaktı.
Plana göre köprünün üzerindeki tren yolu sayesinde Medine’den trene binen birinin Viyana’da inmesi mümkün olacaktı. Yani asıl amaç Asya ve Avrupa arasında demiryolu bağlantısı sağlamaktı. Ancak hem Sultan Abdülhamit’in tahttan inmesi hem de dönemin ekonomik şartları nedeniyle bu köprü inşa edilemedi.
- Kaynaklar: Bigthink, Lovemoney, Topluxury